27 Ekim 2016 Perşembe

Türk insanı neden kitap okumuyor?

       Türkiye'de her zaman süre gelen bir durum belki de bu. Bizde gerçekten kitap okuyan insan sayısı o kadar az ki. Oysa bir bakalım, çok büyük kısmı müslüman olan bir ülke. Ve bu dinin temeli Kur'an, oku emriyle başlar. Aslına bakılırsa İslamiyetin gelişiyle birlikte, müslüman dünyası dünyanın en büyük kütüphanelerini oluşturmaya başlamıştır. Sonrasında okuma ve yazma oranlarındaki inanılmaz büyük bir gerileme. Şimdi yine de tutup da Türkiye'de çok sayıda kitap basılıyor diyenler olacaktır. Kitabın sayısındansa öncelikle niteliği önemlidir. Kendi kütüphanesini oluşturacak iyi bir okuyucu bunların kaç tanesini kitaplığına katar? Yeni çıkan hangi kitabı bir kez okuduktan sonra bir daha yüzüne bakar? İşte bu sayı o kadar azdır ki. Sorun başta doğru düzgün kitap okuyan insan olmaması, daha da spesifik yaklaştığımızda ise, iyi kitaplar okuyan insanların parmakla gösterilecek kadar az sayıda olması belki de. Türkiye' çok satılan kitaplara baktığımızda, kaç tanesi tüketim toplumlarına yönelik popüler kültür kitapları? Peki kaç tanesi edebi eser? İşte ikincisi günden güne azalmakta. Şu ana kadar Nobel edebiyat ödüllü tek bir romancımız var. Gerisi gelir mi? İyi bir edebi eser Türkiye'de kaç bin satış rakamına ulaşır? Peki, popüler konularda hiçbir edebi değeri bulunmayan bir roman yazsa? Ya da insanların umutlarını kullanan kişisel gelişim kitapları yazsa biri?
Belki de bu yüzden Türkiye'de gerçek edebiyat yapan insanlar ya çok tutkulu edebiyatçılardır.
Çünkü çok azı emeklerinin karşılığını alabilirler.

Otobüste şort giyen hemşireye tekme atan saldırgan serbest

        Açık giyinen kadınlara tekme atmak doğru bir davranış mı? Artık böyle bir soruyla başlamayı uygun gördüm. Çünkü aslına bakarsanız böyle bir olayın varolabilmiş olması bile düşündürücü. Acaba insanlara bunu, iyi , kötü , güzel vs. hiçbir kavrama dair bilgisi olmayan bir çocuğa anlatır gibi mi anlatmak gerekiyor. Gerçekten nasıl insanlar var , bu adamlar o akılla nasıl hayatta kalıyor , bu bile şaşırtıcı. Bir insana vurmanın bir gerekçesi olabilir mi? Gerçekten bir insana vurmaya, zarar vermeye hakkı olduğunu düşünebilir mi insan? Tekme atmak nedir lan gerçekten biri bunu bana açıklasın. Yedi yıl önce bir yıl kadar tekvando yapmış bir insanım. Yedi yıl boyunca birçok kez beni kavga etmeye zorlayan ya da kendimi savunmaya zorlayan insanlarla karşılaştım. Yolumu kesip üzerimdekileri isteyenler de oldu, durdur yere üzerime yürüyenler de. Çok iyi tekme atabilirim, ancak değil tekme atmak çoğu zaman tek çıkış yolu bu olmadığı sürece durup kendimi savunmaktansa hızla uzaklaşmayı tercih ettim. Bir insan ne şekilde üzerime gelmiş olursa olsun, bir insanın canını yakacak, zarar verecek bir davranış önce benim canımı yakar, onun canının acısını hissederim. Elimde değil.
        Oysa bu arkadaş demeyeyim, bu cisim bir kadın şort giydi diye ona tekme atmayı kendisine hak görüyor. Tövbe estafirullah, beyni ters taksan bu kafayı yakalayamazsın. Üstüne bir de çıkıp açıklama yapmış galiba ha? Tahrik olmuş, açık giyinen herkesi dövermiş... Şort giymese daha az tahrik olurmuş. Akıl akıl gel .....
        Acaba hayatında ilk defa mı şort giyen bir kadın gördü? Yoksa hayatında ilk defa mı kadın gördü? Ya da daha kötüsü, bu cisim annesini veya kız kardeşini görünce de mi tahrik oluyor? İğrenç...
        İlk yazımın bu olacağını hiç düşünmezdim ama yazmadan duramadım. Öncelikle suçun en basit haliyle nasıl göründüğüne bakmak lazım. Neden , niçin atıldığı önemli değil, bir kadına tekme atmak nasıl bir akla hizmet eden bir düşünceden doğar? Beyin neden vardır? Ne işe yarar? Ne iş yapar ? Nerede oturur? Beyin gerekli midir? Yoksa fuzuli midir? Beyni kullanmak özel izi gerektirir mi? Ehliyetsiz düşünmek ceza gerektirir mi? Beyin bir organizma mıdır yoksa organizmayı yöneten bir merkez mi?